Tuesday, May 8, 2018

YAŞASIN BÜYÜK USTA KARL MARX’IN 200. DOĞUM YILDÖNÜMÜ! (traducción al turco de la declaración internacional con ocasión de la Campana Mundial por los 200 anos de Carlos Marx

YAŞASIN BÜYÜK USTA KARL MARX’IN 200. DOĞUM YILDÖNÜMÜ!


Uluslararası Maoist parti ve devrimci örgütlerin Marx`ın 200 yaşgününe dair yaptıkları ortak açıklamanın çevirisini yayınlıyoruz.

YAŞASIN BÜYÜK USTA KARL MARX’IN 200. DOĞUM YILDÖNÜMÜ!

Bu yıl proletarya ve dünyadaki sömürülen ve ezilenler, büyük Karl Heinrich Marx’ın doğumunun 200. yıldönümünü kutluyorlar. Coşkulu bir tezahüratla, tüm dünyadaki biz komünistler ideolojimizin kurucusunu kutluyoruz. Marx ve Marksizmle birlikte insanlığın tarihinde bir bölüm açılmıştır. İnsanlık proletaryanın ideolojisiyle donanmış olarak, toplumun ve düşüncenin yasalarını bilimsel olarak anlayan ve böylece sınıflı toplumun ortadan kaldırılması için bilinçli mücadeleye başlayan ve şanlı komünizme ilerleyen bir süreç böylece yaratılmıştır.

Marx ve onun yakın arkadaşı Friedrich Engels, sesini ilk kez şu sözlerle yükselttiler: Tüm ülkelerin proleterleri birleşin! Öyle bir slogan ki, dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca işçinin devrimci mücadeleye atıldığı, komünizmin bayrağını giderek yükselterek zirvelere taşıdığı ve Marksizmi en şiddetli çatışmaların ortasında uygularken geliştirerek Marksizmi-Leninizm-Maoizm’e dönüşümünü sağlamıştır. Hatta çoğunlukla Maoizme, Marksizmin yeni, üçüncü ve en üst aşaması olarak sentezlenmiştir. Rusya’da insanlığa yeni bir çağ açan Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin zaferinden 1949’daki Büyük Çin Devrimine ve ezilen ulusların ve halkların sayısız zaferlerle dolu olan ulusal kurtuluş mücadelelerine kadar, Çin’deki destansı Büyük Proleter Kültür Devrimi‘nden günümüzdeki Peru, Hindistan, Filipinler ve Türkiye’deki durdurulamayan Halk Savaşlarına kadar rehber olmuştur. Peru’da karşı-devrimci rüzgara ve dalgalanmaya karşı yürütülen sert mücadelede; Marksizm, Maoizmin ve Gonzalo düşüncesinin yenilmez bayrağı PKP (Peru Komunist Partisi) ve dünya devriminin lideri ve Marx, Lenin ve Başkan Mao’nun devamcısı Başkan Gonzalo tarafından yükseklere çekilmiştir. Öğretilerin her şeye kadir olduğunu ve ölümsüzlüğünü örtbas edemeyen gericiler ve revizyonistler, Marx’ı parçalara ayırarak ve onu bir “kütüphaneci-entellektüel” ya da “hümanist” , “zehirli bir öç alıcı” ya da “dogmatik” olarak tahrif etmek konusunda ısrar ediyorlar. Marksizmin devrimci özünü boşaltma çabasında, eski ve yeni revizyonistler, sınıf mücadelesinin ve proletarya diktatörlüğünün açık tanımıyla çatışıyorlar: “Bana gelince, ne modern toplumda sınıfların varlığının nede aralarında ki mücadelelerini keşfetmenin kazancını hak etmiyorum. Burjuva tarihçileri benden uzun zaman önce bu sınıfların mücadelesinin tarihsel gelişimini ve burjuva ekonomistleri de aynısının ekonomik anatomisini ortaya koymuşlardı. Benim yeni yaptığım şey, 1. sınıfların varlığının yalnızca üretimin tarihsel gelişiminin belirli aşamalarına bağlı olduğunu; 2. sınıf mücadelesinin zorunlu olarak proletarya diktatörlüğüne götürdüğünü; 3. Bu diktatörlüğün sadece tüm sınıfların ortadan kaldırılması ve sınıfsız bir topluma geçişi oluşturmasını kanıtlamaktı.” (1)

Başkaları kendini‚ dogmatik olarak damgaladıklarına karşı durabilmek için ‘‘ anti-dogmatik‘‘ olarak yansıtmaya çalışmakta, oysa ki damgaladıkları devamcıları olanlardır. Onlar ki Marksizmi kararlı ve yaratıcı olarak devrimci pratiğe uygulayan ve proletaryayı iktidarı eline almaya ve sosyalizmin inşasını sağlamaya götürecek olanlardır: Lenin ve Başkan Mao.

Fakat sadece bir Marx vardır: proletaryanın ideolojisinin parlak kurucusu; sınıf mücadelesinin ideolojik, politik ve teorik temellerini yaratan ve onu Avrupa burjuvazisine ve gericiliğe karşı savaşlarda yöneten proletaryanın büyük lideri; devrimci şiddetin gerekliliğinin savunucusu ve proletarya diktatörlüğünün; proletaryayı yoldan saptıran yanlış teorilere karşı acımasızca mücadele eden; tüm hayatını proletaryanın çıkarlarına adayan ve tek arzusunun proletaryanın gelişmesi olan tutkulu devrimci. Revizyonistlerin büyük Marx’ın imgesine attığı pisliği ortadan kaldırmak ve onu, sınıfımızın ilk büyük lideri olarak proleter kitlelere geri vermek Marksist-Leninist-Maoist parti ve örgütlere kalmıştır.

Bazı revizyonistler Londra kütüphanesinde tutsak olan bir Marx’ı resmetmektedirler. Proletaryaya ihanetlerini, Marx’ın muazzam bilimsel çalışmalarının arkasına saklanarak, proletarya ile ezilen kitleleri iktidarı ele geçirmek için yönlendirmemelerini, teslimiyet ve becerisizliklerini haklı çıkarmaya çalışıyorlar. Masa revizyonisti Avakian, çalışmalarını Marx’ın Londra’da bilimsel çalışma ve Kapital’in düzenlemesine adadığı yıllarla kıyaslayarak hayal kurmaktadır. Kapital, Kapitalist kârın köklerini, artı-değeri (mevcut kapitalist ekonominin çekirdeğini) ve proletaryanın eski üretim güçlerini silip süpüreceğini ortaya koyan, bir çalışmadır. Marx’ın dediği gibi: “Benim asıl görevim, işçi sınıfını, yeterince sağlam ve geniş bir teorik temelle geride bırakmak, gelecekteki örgütleri için bir payanda ve bir cephane olarak hizmet eden düşüncelere karşı, burjuvaziye karşı yürütülen mücadele için gerekli silahları oradan alabilmesi içindir.”(2)… “Devrimin başarısını sağlamak için, düşünce ve eylemin birliği gereklidir. Enternasyonalin üyeleri bu birliği propaganda, tartışma ve örgütlenme yoluyla yaratmaya çalışıyorlar… “(3) Marx, kendini bilginlik veya şöhret uğruna bilimsel çalışmalara adamadı, tam tersine,- muhaliflerinin acımasız saldırılarına ve yoksulluk artı hastalık nedeniyle büyük fedakârlıklar yaparak – bunu tek amacı olan proletarya ideolojisinin teorik temelini oluşturmak, işçilerin davasının vazgeçilmez gerekliliği için politik mücadele ve örgütlenmenin teorik temelini oluşturmuştur.

Hiçbir şey Marx’ın gerçekliği ve Marksizm’den, Marx’ın kitlelerden ve devrimci mücadelelerden uzak yaşadığını düşünen ve iddia edenlerden daha fazla uzak değildir. Marx daima kararlı bir devrimci olmuştur. Bunu, Sol Hegelcilerin gazetesinde, Komünist Ligi’nin önderliğinde, Almanya’daki 1848 devrimine katılımında, yaşamı boyunca proletaryanın çeşitli liderleri ile yürüttüğü titiz yazışmalarında, sürekli yayınlanan sabit açıklamalarında, makalelerinde ve ara sıra yayınlanan kaleme aldığı ajitasyon yazılarında, birçok ülkenin komünist partilerinin kurulduğu ve proletaryanın ideolojik temeIini oluşturan I. Enternasyonalde görmek mümkündür. Marx’ın cenaze töreninde Engels şunları söyledi: “Marx her şeyden önce bir devrimciydi. Kapitalist toplumun ve onun yaratmış olduğu kurumların yıkılmasında şu veya bu şekilde katkıda bulunmak, modern proletaryanın kurtuluşuna katkıda bulunmak, ona önce içinde bulunduğu durumun ve ihtiyaçlarının ve kurtuluşunun koşullarının bilincini vermek, onun gerçek yaşam mesleğiydi.” (4)
Hatta bazıları kitleleri, Marks’ın hümanist ve pasifist bir teorisyen olduğunu söyleyerek yanıltmaya çalışıyor. Proletaryanın ideolojisinin kurucusu şöyle demiştir: “Şu anda proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişki sınıfın sınıfa karşı mücadelesidir, en yüksek aşamasına getirildiğinde tam bir devrim anlamına gelen bir mücadeledir. Bu arada, sınıf çatışmasına dayanan bir toplumun, insanın insana karşı mücadele etmesinin son çare olmasına şaşırmamız gerekiyor mu? ” 1848 Alman devrimlerindeki proletaryanın deneyimine ve özellikle de 1871’de görkemli Paris Komünü’ne dayanarak Marx, anlayışını geliştirdi ve eski burjuva devlet mekanizmasını devrimci şiddet tarafından yok edilmesini ve proletaryanın diktatörlüğünü kurma ihtiyacını net ve berrak bir şekilde sentezledi.

“Her şeyden önce, Marx Gotha programının devlet ve toplum arasındaki ilişki sorununa getirdiği karışıklığı ortadan kaldırıyor. […] ‘Kapitalist ve komünist toplumlar arasında’ diyor Marx ve devam ediyor ‘diğerinin devrimci dönüşüm dönemidir. Aynı zamanda, proletaryanın devrimci diktatörlüğünden başka bir şey de olamayacak olan bir siyasi geçiş dönemine karşılık gelir.’ “5

Bugün Marx’ı Halk savaşının evrensel geçerliliğinin karşısına koymaya çalışıyorlar. Bazı ülkelerde, Halk Savaşı’nın başlatılması için herhangi bir koşul olmadığını -ya da halkın savaşını kitlesel bir politik grev ya da ayaklanma olarak- tasvir etme fikrini gözden geçirdiklerini ve bu sürecin hazırlıklarının dar görüşlü, maceracı ve kitlelerden yalıtılmış olduğunu iddia ediyorlar. Marx, “devrimin itici gücünün gerçekliğin kendisi değil, iradenin olduğunu” ifade ederek o devrimcileri keskin bir biçimde eleştirdi.7 Tam olarak da gerçekliğin statüko olmadığından da eleştirilerini yaptı. Tarihsel ve politik gelişme, eşitsiz bir gelişimde devrimci bir hal aldı ve Proleter Dünya Devrimi’nin stratejik saldırısına yol açtı. Bu durum, militanlaştırılmış Komünist Partilerinin halk savaşlarını en hızlı biçimde başlatılması için yeniden oluşturulmasını / kurulmasını gerektirmiştir. Bugün siyasal geniş kitle grevini veya isyanı bir devrim stratejisi olarak vaaz edenler – hatta bazıları tarafından emperyalist ülkelerde Halk Savaşı’nın stratejisi olarak da adlandırılmaktadır- gerçekte çatışmanın gerekliliğini silikleştirerek eski tanıdık oportünist yol olan, güçlerin barışçıl biçimde güç biriktirme yolu ile, parlamentarist kretenizmin ön oyunu olarak savunanlardır.

Yine de, insan aktivitesinin enerjik ilkesini, “aktif tarafı”, idealizmden kurtardı ve materyalizme dönüştürdü, tüm kısıtlanmış materyalistleri reddetti ve gerçekliği dönüştürmek için aktif bir devrimci pratikte ısrar etti. Bugün kitlelerin kademeli olarak silahlandırılmasında ve onun iktidar mücadelesi savaşının içinde birleşmesinde gerçekleşti. Marx ayrıca şunları söyledi: “İşçi sınıfına; on beş, yirmi, elli yıllık iç savaş ve halk savaşından geçmelisiniz, sadece gerçeği değiştirmek için değil, aynı zamanda kendinizi de değiştirmek için, onları güce kavuşturmak için dediğimizde, siz şöyle diyorsunuz: ya doğrudan iktidara geliriz ya da uyumaya gideriz.” (8). Dar görüşlü ve kitlelerden kopuk olanlar, Marksizm-Leninizm-Maoizmi kuşanmış, ilgili ülkelerin gerçekliğine uygulanan, askerileşmiş bir Komünist Partisi olmadan silahlı mücadeleyi başlatan ya da geliştirenlerdir. Bu şekilde bir silahlı mücadele savunucuları, er ya da geç, “uyumaya git” diye vaazlar verecektir. “Barış” sözleşmeleri ve gericilik önündeki teslimiyetlerini ve böylece tarihsel ve politik eğilimin devrim olduğu kisvesi altında Emperyalizmin genel krizini hafifleştirmeye yardım edecektir.

Marx, I.Enternasyonal yıllarında farklı ülkelerde ki işçi hareketlerinin birliğini sağlamayı başaran, proletaryanın öncüsüydü. Bu oluşum, Proletaryanın ilkelerinin sağlam savunucusu ve uzlaşma karşıtlığını savunan bir birlikti. 1. Enternayonal Bakunistler tarafından otoriter ve başkaları tarafından ise bölücü olarak suçlanmaktaydı. Marx için ise, I. Enternasyonal tarihi misyonunu yerine getirmişti ve en iyisi ilkesiz bir birlik tarafından öldürülmeden sonuçlanmasıydı. Bugün, dağınık olan Uluslararası Komünist Hareket ancak Marksizmin ilkelerine dayanan bir yaklaşımla ile gerçekleştirilebilir. Bu demektir ki, birleşik Maoizm anlayışı temelinde, dogmatizme düşmeden, her ülkenin somut koşulları içinde yaratıcı bir uygulamayla ideolojik temelini bulan, halk savaşını başlatacak olan ve yürüten Komünist Partilerinin yeniden yapılanma / oluşması için yol gösterici bir düşünce olarak görülmelidir.

Marx‘ın her zaman proletaryanın sarsılmazlığına güveni vardı. Ve asla, ilk savaşımlarında ki yaptığı yanlışlar sırasında dahi – bilimsel olarak kanıtlanmış -, tarihsel misyonunun kapitalizmin mezar kazıcısı olduğuna yönelik hiç şüphesi olmadı. Umutsuzluk ve yılgınlığa düşmekten çok uzakta olarak, onun geçici yenilgilerden dersler çıkartarak Marksizmi zenginleştirmek ve bunun da ötesinde revizyonizme karşı mücadele için de temelleri oluşturmaya çalıştı. “Birkaç istisna bölüm hariç, 1848-1849 arası devrim yıllıklarının her önemli bölümün başlığı: ‘Devrim yenilgisi!’ başlığını taşıyordu. Bu yenilgilerde yenilen şey devrim değildi. Devrim öncesi geleneksel uzantılar, henüz keskin sınıf karşıtlığına dönüşmemiş olan toplumsal ilişkilerin sonuçlarıydı- Şubat Devrimi öncesi Komünist partinin kendini arındıramadığı kişiler, yanılsamalar, fikirler, projeler- bundan Şubat Zaferi değil, sadece bazı yenilgiler kendini arındırabildi.‘‘ (9)

Marks’ın bu analizini Proleter Dünya Devrimi’nin tüm çağına uygularken, karşımızda muazzam bir şekilde güçlenmiş bir proletaryayı görüyoruz. Proletarya, Devrim ve karşı-devrim arasındaki mücadelede Marksizm-Leninizm-Maoizm ile kazanımlar elde ederek ve güçlenerek çıkmıştır. Emperyalizme ve gericiliğe karşı güçlü ve kanlı mücadeleler vermenin yanında, oportünizme ve revizyonizme karşı mücadele de onun ayrılamaz bir parçası olarak, çıkmıştır.
1879’da, yıllar sonra tarihteki ilk revizyonist olarak vaftiz edilen E. Bernstein, “Sosyalist Hareketin geçmişine bakışda” da, Marx’ın 1848 devriminde kınadığı ve yenilmiş olarak ilan ettiği devrim öncesi fikirleri yeniden canlandırmaya çalıştı.

Marx ve Engels mücadeleye girişerek Kopuşlarını şu sözlerle ifade etti: “Bizim somutumuzda, tüm geçmişimizden sonra bize açık tek bir yol var. Yaklaşık 40 yıl boyunca sınıf mücadelesini tarihteki bir sonraki itici güç olarak gördük ve özellikle de burjuvazi ile proletarya arasındaki sınıf mücadelesini modern toplumsal dönüşümün büyük kolu olarak vurguladık; bu nedenle bu sınıf mücadelesini hareketten silmek isteyen insanlarla asla birlikte hareket edemeyiz. ”(10). Bugün, Uluslararası Komünist Hareketin son dönemlerini değerlendirmesi gibi beklemekte olan bir görevi, ancak kamplar arasında kalın çizgiler çizerek, ‘‘yenilgiye uğratılan‘‘ yeni revizyonizmi reddederek ve Maoizm’in daha derin bir anlayışında birleşerek, oluşturarak gerçekleştirmek mümkün olabilir.

Komünist Manifesto ve I. Enternasyonalin Proletarya için çağrısı açıktı: iktidarı ele geçirme ve proletaryanın o anki çıkarlarını bu hedefe tabi kılma ve momente göre nihai hedefi gözden kaybetmeden uygun taktikleri seçmek. Bu nedenle Marx her an için proletaryanın taktiğini ve toplumun diğer sınıflarıyla olan ilişkilerini, büyük bir ustalıkla belirledi: Rekabetçi kapitalizm (henüz tekelci, asalak olmayan) dönemlerinde ki refah zamanlarında, işçilerin mücadelelerini ve maaşlarını Sınıfın “gelecekteki mücadeleye” ve “nihai hedefe” hazırlaması için gerçek iç savaşlar olarak gördü. “Siyasi çıkmaz ve burjuva meşruluğun egemenliği” (11) döneminde yasallığın (meşruluğun) kullanılmasını savundu, ancak Alman Sosyalist Partisini Almanya’daki Sosyalistlere karşı yürürlüğe koyulan olağan üstü hal yasası sonrası kararlılıkla illegaliteye çekilmediği için şiddetle kınadı.

Marks, Proletaryanın burjuvaziyle ve köylülükle olan ilişkisine yönelik, demokratik devrimin henüz gerçekleşmediği noktada, daha sonradan Lenin ve Başkan Mao Zedung’un geliştirdiği ancak bu gelişmeye rehberlik eden, çok değerli analizler yaptı. Burjuvazi için “kendine güveni olmayan, halka karşı güvensiz, üste doğru mırıldanan, aşağıya doğru titreyerek.”(12) tespiti yapmıştır. Köylülüğe dönük Lenin şunu ortaya koymuştur: “Almanya’daki demokratik (burjuva) devrimin tamamlanmadığı dönemde, Marx, sosyalist proletaryanın taktikleri noktasında tüm ilgiyi köylülüğün demokratik enerjisinin açığa çıkmasına yöneltti.” (13) ve Lenin; onun, o dönemin Revizyonistlerinin gömmeye-yoksaymaya çalıştığı, “Almanya’daki her şey, proleter devrimin Köylü Savaşı’nın bir tür ikinci baskısıyla desteklenmesi olasılığına bağlı olacaktır.” 14 söylemini tekrarladı.

Bu yıl, Marx ve Engels tarafından tasarlanan, proletaryanın programı olan ve günümüzde de ilkelerinin doğruluğu ve gerçekliği geçerli olan ve halen uygulanması gereken Komünist Parti’nin manifestosunun yayınlanışının 170. yıldönümü. 170. yılında bir kez daha manifestonun çağrısını tekrarlıyoruz:

“Komünistler görüşlerini ve niyetlerini gizlemeyi redederler. Açıkça, amaçlarının ancak önceki toplumsal düzenin şiddetle devrilmesiyle sağlanabileceğini beyan ediyorlar. Varsın egemen sınıflar komünist bir devrim önünde titresinler. Proletaryanın kaybedeceği hiçbir şey yok zincirlerinden başka. Kazanacak bir dünyaları var. ”

Bu nedenle proletaryanın bir devinin doğuşunu kutluyoruz. İnsanlığın en gelişkin deneyimlerinden esinlenen – Alman klasik felsefesinden, İngiliz politik ekonomisinden ve Fransız sosyalizminden – ve aynı zamanda bunlarla mücadele içerisinde bunları ustaca sentezleyip öne çıkararak proletaryanın bütünlüklü bilimsel ideolojisinin gün ışığını görebilmesini sağladı. Ve bu perspektifle, yıllarca süren sınıf mücadelesi ve iki çizgi mücadelesine Marksizm-Leninizm-Maoizm ve evrensel olarak geçerli olan Başkan Gonzalo’nun katkıları oldu.

Komünistlere bağlı Maoizmi yüceltmek, savunmak ve uygulamak. Emperyalizme bağımlı ve onun egemenliği altındaki ülkelerde –Ülkelerin ve kitlelerin ezici çoğunluğu bu egemenlik altındadır- Yeni demokratik devrimi gerçekleştirmek ve kesintisiz olarak Sosyalizme yürümek, gelişmiş Kapitalizmin hakim olduğu ülkelerde Sosyalist devrimleri gerçekleştirmek ve ard arda kültür devrimleri ile geri dönüşleri önlemek, Sosyalizmi geliştirmek ve Komünizme geçişi garanti altına almak görevi önümüzde durmaktadır. Ve bu ancak emperyalizme ve eski ve yeni revizyonistlere karşı, ve yeni ifadesi ile – Peru‘nun sağ oportünist çizgisi tarafından sistematikleştirilmiş ve yapılandırılmış, bu arada kendi revizyonist parti örgütleri ile, Peru Komünist Partisinin ismini gasp etmeyi hedefleyen, ve Cephede seçim dernekleri olan Movadef ve Fentep ile- ve Avakian ve Prachanda gibi diğer akımlarına karşı, amansız ve aralıksız bir mücadele ile mümkün olabilir

Maoizmi yol gösterici ve yeni büyük proleter dünya devrimi dalgasının bir talimatı olarak hayata geçirmenin, çoğaltmanın ve geliştirmenin mücadelesini yürüterek büyük Marx’ın doğumunu ve Komünist Partisi Manifestosunun 170. yıldönümünü kutlayalım. Çünkü bu Marx tarafından başlatılan destanı, altın çağ Komünizmi, Halk savaşları yoluyla gerçekleştirebilmek ve Proletaryanın Enternasyonalini yeniden inşa edebilmek için; bütün ülkelerin proleterleri, birleşin!

Yaşasın, Proletaryanın ilk büyük önderi olan, büyük Karl Marx’ın 200. Doğum Yıldönümü!
Yaşasın onun ustaca ve solmayan çalışması!
Yaşasın Komünist Parti Manifestosunun 170. yıldönümü!
Yaşasın Proletarya enternasyonalizmi!

Başkan Gonzalo`nun yaşamını ve sağlığını Halk Savaşıyla Savun!
Kahrolsun Emperyalist Savaş!
Yaşasın Halk Savaşı!
Komünizme Kadar Halk Savaşı!

          
Brezilya Komunist Partisi (Kızıl Fraksiyon)
Peru Halk Hareketi (Yeniden inşa Komitesi)
Ekvator Komunist Partisi – Kızıl Güneş
Şili Komunist Partisi Kızıl Fraksiyonu
Kolombiya Komünist Partisi Yeniden İnşa Maoist Örgütü
Meksika Komünist Partisi’nin yeniden inşası için Devrimci Çekirdek
Kızıl Bayrak Komitesi- Almanya (BRD)
Şubat 2018


KAYNAKLAR:
  1. Marx’ın Weydemeyer’e mektubu, 05.03.1852
  2. Alıntı: Jose Mesa’nın , ‘Felsefenin sefaleti’ önsözünün ispanyolca çevirisinden,1981
  3. Başkan Gonzalo’dan alıntı, ‘Parti inşası’, 1976
  4. Engels’ in Markx’ın mezarı başındaki konuşmasından, 1883
  5. Marx’ın ‘felsefenin sefaleti’ den alıntı, 1847
  6. Lenin: Devlet ve Devrim
  7. Marx, Komunistler Birliği MK toplantısı 1850, Franz Mehring den alıntı Karl Marx: yaşamının hikayesi
  8. Marx, Fransa’da sınıf mücadeleleri 1848 den 1850’ ye kadar, 1850
  9. Marx ve F. Engels, Bebel, Liebknecht, Bracke ve diğerleri için ‘dairesel mektup’, 1879
  10. Lenin’den alıntı; Karl Marx, 1914
  11. Marx’ın F. Engels’e mektubu, 16.04.1856